5 Ocak 2010 Salı

Klişelere farklı bir bakış ve gerçekliğin bulanması.....

"Herşey bakış açınıza bağlıdır..." en azından gurular böyle diyorlar veya NLP uzmanları ya da sevgili psikologlar hatta ve hatta anneler, babalar, hocalar, arkadaşlar.... liste uzayıp gidiyor...

Birşey ne zaman özlü ya da klasik olmaktan çıkıp da "klişe" olur? Sanırım bazıları bu şeyleri yaşayıp (veya yaşadıklarını sanıp) almaları gereken dersi almadıklarında ve bu kişilerin sayısı artıp da birbirlerini bulup da fikir alışverişine başlayıp birbirlerini onayladıklarında... İşte o zaman tekil ve (ne kadar olabilirse o kadar) bireysel olan tek bir fikir kendi yandaşlarını (ne kadar doğru ya da yanlış olduğu an itibariyle önemsiz) bulduğunda doğru ya da daha kötüsü gerçek olduğunu zannediyor... Bir söylemin klişe olarak sınıflandırılmasına şaşmamak gerekir aslında, ya da bu fikirleri klişe klasmanına dahil eden zavallı ancak neye göre kime göre zavallı oldukları belirlenmediğinden zavallı oldukları belgelenmemiş ( ya da zavallı çok ağır kaçtı burda ama dürüst olup değiştirmeyeceğim onun yerine henüz olgunlaşmamış veya olgunlaşmayı seçmemiş demek daha uygun kaçacak kanımca) zihinler bu söylemleri o kadar basit görürler (ki yapı itibariyle de her an, herhangi bir kişi tarafından düşünülebilirmiş gibi görünürler) ki doğru olmalarının çok saçma olabileceği kanaatine varırlar ve en büyük hatayı yapıp bu kadar saf, rafine ve değerli bir bilgiyi ihmal ederler... Uçaksız bir gökyüzünde üzerlerine bir boeing düşme ihtimali bu sözlerin doğru çıkmasından daha olası görünür....

İşte böyle bir klişe söz var başta söylediğim: Herşey bakış açınıza göre değişir!

Bir an için bunun doğru olabileceğine inanın. Var sayın ki bir filmdesiniz... yargılamadığınız, sadece senaristin, yönetmenin, oyuncuların size sunduğu ve kabul ettiğiniz bir filmde... Bazı sahneleri çok da hoşunuza gitmiyor, bazen çok sıkılıyorsunuz, bazen çok eğleniyorsunuz, ağlıyorsunuz, nefesiniz kesiliyor gülmekten... işte böyle bir filmdesiniz mesela... ve birisi diyor ki: Bu söz doğru olabilir! Haydi bu söz doğrultusunda şu sözü inceleyelim beraber:

"Başka bir dünya huzurlu"

Böyle okuyup geçince sanki gerçekten başka bir dünya olsa o dünya huzurlu olacakmış gibi değil mi? Tek yapmamız gereken şey şudur: O başka dünyayı bulalım! Çoğuları denemişler, denemişler... bakış açılarını değiştirmek hariç herşeyi denemişler... Kendilerince imkansızlığını kendilerine kanıtladıktan sonra başkalarıyla da tartışmışlar bu "imkansızlığı"... Onlar da tabiki açıyı değiştirmediklerinden (çünkü bakış açısını değiştirmek de tam yapılamadığından çok saçma görünmüş ve tatbik edilmemiş) sözün özünü görememişler ve öyle bir dünyanın asla var olmayacağından, bunun sadece (artık) "klişe" bir laf olduğundan, bunlara kanmayacak kadar "olgun" olduklarından emin olmuşlar.... Yeni kılıf çok güzel görünmüş... Ortaçgilin şarkısını dinlerken "minik kediler"den olmak istermişler ancak bilinç altlarında "büyük kediler" yatarmış ve onlara dönüşmüşler... "Sesli, hırslı, kocaman gözlü (aç gözlü) büyük kediler...." mutsuzluk büyük görünmenin yanında çok da önemli değilmiş ve onu kaybetmişler.... Gerçi birşeyleri kaybettiklerini farketmişler ancak bunun mutluluk olduğu akıllarının ucuna gelmemiş... Yaptıkları onları mutsuz etmezmişmiş, onları asıl mutsuz eden başkalarının yaptıklarıymışmış... ancak bir yandan da hayatlarına kimsecikler müdahele edemezmişmiş (peki nasıl birisi karışıp da onları mutsuz etmişmiş?).... Velhasılı kerim bir gün birinin bir rahatsızlığı varmış. Olayları olduğu gibi göremiyormuş... "olduğu gibi"nin anlamını bilmediklerini farketmiş belki de ya da kim aslında neyin ne olduğunu tamamen biliyormuş ki? Bu kişi çoğunluğun içinde azınlık olduğundan dolayı "rahatsız" olarak etiketlenmiş ve rafa kaldırılmış.... Rahatsızlığı mı neymiş? Herkes giderken mersine, bu gidiyormuş tersine. Onun için bu klişe söz aslında şuymuş:

"Huzurlu dünya bir başka"

İçinde bulunduğu dünyadan pek memnun değilmiş, ancak diğer olgunlar gibi de başka bir dünyanın varlığına inanacak kadar "olgun(!?)" değilmiş, bu yüzden demiş ki:

"Madem bu dünyadan çok tat almıyorum ve amma velakin başka bir dünyaya da gidemiyorum, öyleyse içinde bulunduğum dünyayı değiştirsem ya... mesela eğer dünyam huzurlu olursa daha bir başka olur diyor bana bu söz"

Yani insanların başka bir (olmayan) dünyada arayıp da bulamadıkları huzuru, kendi sahip olduğu tek dünyaya getirebilirse bulunduğu dünyayı (hem kendisi hem toplam için) değiştirebilirmiş..... Bilmiyorum faydası olur mu....

--------------------------------------------------------------------

Aklıma takılan başka bir konu ise şudur: İnsan, varlığını nasıl doğrular? Yani "var" isen bunu nasıl kanıtlarsın?

İşte her zaman önceden düşünmüş insanların yaraya deva olamadıkları bir durum daha! Şimdi bazılarınızın aklına "var olma" ve "insan" düşünceleri bir arada kullanılınca şu söz gelmiştir, eminim:

"Düşünüyorum,öyleyse varım!" (latin. Cogito ergo sum) (Decartes) Hadi bakalım bunu doğruymuş gibi kabul edelim. Gerçekten yaşarken düşünürsün demek ki varsın diyelim, ve öldüğünde artık düşünmezsin, yaşamazsın, yoksundur (mu acaba?) Biraz bencilce bir düşünce değil mi? Yani bu şuna çıkıyor:

"Benim yaşamadığım dünyayı eşekler kovalasın, bana ne adam sende, pamuğu sokmuşlar üstümü örtmüşler, koy götüne rahvan gitsin!"

Hmmm... Peki hadi düşünce kısmını bir tarafa  bırakalım. "Varlık", "var olma durumu" nedir? Ne zaman varsındır ne zaman yoksundur? İlla ki fiziksel varlık mı söz konusudur? 15.000 km ötede birisi seni özleyerek hatırlarsa var mısındır mesela? veya 15.000 kişilik bir partideysen ve kimse senin orda olmanı istemiyorsa (daha da kötüsü farkında bile değillerse) orda var mısındır yok musundur? Birisi ölünce onu hatırlıyorsan ve hissediyorsan, sana işaretler bırakmışsa veya gönderiyorsa, ve sen bunlarla rastlantıları ayırtedebiliyorsan o zaman o merhum var mıdır, yoksa toprağın altında diye yok mudur?

Sen düşünüyorsun ve "varım" diyorsun. Yani var olduğuna kendin emin olabiliyorsun diyelim. Peki başka insanların var olduklarını nerden biliyorsun. Sonuç olarak: Görüyorum o halde var! diye bir söz yok. E onun düşünüp düşünmediğini asla bilemezsin... belki de... çok çılgınca ama belki de... belki o düşünmüyordur... sensindir tek düşünen (entellektüel bir seviyede olması gerekmediğini belirtmeme gerek yok sanırsam....pfff), bütün insanlar sensindir belki ve aynı zamanda sen bütün insanlarsındır.... o zaman başka bir klişeye götürür bu: "O her yerdedir!.... siz iki kişi konuşurken üçüncünüz, üç kişi konuşurken dördüncünüz "biziz".... "biz" size şah damarınızdan daha yakınız.... her şeyi duyarız, görürüz, biliriz, gücümüz yeter.....".... gerisi yorumsuz, yazının tamamı benim düşüncemi içermek zorunda değil hatta okuyanı düşünceye sevkederse daha bile güzel...


Yukardaki senaryo hoşunuza gitmedi mi? Sizin için "hassas" bir konu mu? Tamam onu boşverelim. Peki varlığın koşullarından biri gerçeklik olursa? Yani gerçekten var mısın yok musun?... Gerçeklik nedir? Algılamaya göre değişebilir, görecelidir bunlara sözüm yok.... Lafı dolandırmadan söyleyebilecek var mıdır? Epik, lirik, aşık vâri veya bohem şairler gibi değil yahu. Ali ata bak! kadar basit bir cümleyle "Gerçeklik .....dır" diyebilecek var mı aramızda?...... (en azından iddia edeni dinlemek isterim)..... Ben düşünüyorum ve tanıdıklarım arasında böyle birini bulamıyorum ne yazık ki.... (belki çocuklar diyorum bazen, saflar temizler ya belki onlar benden daha yakındırlar gerçeğe diyorum, sonra sanırım mutlu-basit hayata özlemimden ötürü kılıf uyduruyorum diyorum vaz geçiyorum)....

Eğer gerçeklik düşündüğümüz kadar da "gerçek" birşey değilse, o halde "varlığın" veya "yokluğun" çok da bir önemi olmaz... (Dünyada ölümden başkası yalan geyiğini yapmamanızı rica edeceğim çünkü ardında ne olduğunu bilmediğin bir şeye mutlak doğrudur diye bakabiliyorsan RTE'ye ve bütün medyaya tükenmez bir inançla bağlanman gerekir, çelişirsin, hoş olmaz :] )

Belki de gerçeklik tek ve somut birşey değildir... Belki bir kaç klişe söz bulmalıyız açıklayabilmek için gerçekliği. Mesela: "Gerçeklik de görecelidir", "Sen gerçeği bileceksin ve gerçek seni özgür kılacak", "Gerçekten neyi biliyoruz ki?"...

Yani ya bir gerçek yoksa, ya hergün binlercesini yaratıyorsak, paralel evrenler teorisi doğru ise, aslında fırsat mailyeti diye birşey yoksa, bir karar vermemiz gereken her anda aslında seçenek sayısı kadar evren oluşuyorsa ve her birinde birer seçimin sonuçları yaşanıyorsa..... Daha da kötüsü ya bir gün cennette otururken canımız çok sıkıldıysa ve bir oyun oynayalım dediysek.... Herşeyi önceden biz yazdıysak... "Gerçeği" biz oluşturduysak ve en ironik yanı da sonunda "gerçeğin" "yalan" olduğunu farketmemiz olsaydı ve o zaman, gerçeği bildiğimiz zaman özgür kalacaksak... amaç sona ulaşmak değilse önemli olan yolculuksa (klişe: Önemli olan varış noktan değil, oraya varırken yaşadığın yolculuktur).... ve eğer bu "yaşamı" biz tasarladıysak ve bu ipuçlarını kendimize bıraktıysak, belki de oyunu zorlaştırmak için bunları "klişe" haline getirip gözümüzün önünde duran şeyi gözümüzün önünde sakladıysak?.... Tam bizlerden beklenen şekilde bir oyun tasarlamış olurduk.... Herşeyin bir arka kapısı vardır, önemli olan orayı bulabilmek (bkz. Matrix- Anahtarcı) ise bu hayatın da bir arka kapısı olmalı... Bütün koyduğumuz (ama koyulmuş dediğimiz) kuralların etkisiz kalabileceği... Herkesin gerçek sandığı şeylerin tümünü kavrayabileceğimiz ve onların gözümüzün önünde parça parça yırtılmalarını izletebilecek böylelikle bizi bir üst seviyeye taşıyabilecek bir arka kapı..... Mümkün, ama o kadar saçma ki uçurumdan paraşütsüz atlamaya başlıyor.... Aslolan şu iki soru:

Bunu ister miydiniz ve bedelini ödemeye hazır mıydınız?

Hem de getirilerinin dilediğiniz gibi olup olmayacağını bilmeden.....

İyi geceler....

(Bu da başka bir komik tarafı hayatın, büyük ihtimalle bir koruma önlemi olarak konulmuş: Bir düşünceyi ne kadar çok yönden ve ne kadar detaylı anlatmak istersen o kadar çok sözcük kullanacaksın ve ne kadar çok sözcük kullanırsan o kadar karmaşık olduğundan anlaşılmayacak. Tam tersini yapıp yeterince rafine edersen de düşüncen sadece Buda'nın gülümsemesinin anlaşıldığı kadar anlaşılacak veya bir klişe olup gözler önünde gizli kalacak....  ........................ Gerçekten hayat tek kişilik bir yolculuk sanırsam, şimdi daha net görüyorum, sanırım yani, sonuçta ne görmeye başladığımı tam olarak idrak edemiyorsam doğru görüp görmediğimi de söyleyemem di mi? Ama insan kendi bulmalı, ne yazık ki sonradan kimseye de anlatamıyor..........)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder