4 Ocak 2010 Pazartesi

Nereye?...



Biraz önce bir arkadaşımla konuşuyorduk yapay msn ortamında... Temelde aynı dertten muzdaribiz, yani kısaca hayattan zevk almıyoruz, istemediğimizden değil bazen olduramadığımızdan belki de... Konuşma enteresan bir yere geldi ve bir matematikçinin mutluluğa bakışından bahsetti... Bu matematikçi düşünmüş taşınmış ve şöyle bir denklem koymuş ortaya: Mutluluk = Neşe/Gıpta.... Şimdi bu noktada matematikten çakanlarınız (ya da çakmak zorunda bırakılanlarınız) hemen farketmişlerdir: Gıpta sıfır'a (0'a) giderken mutluluk  sonsuz'a gider ve neşenin büyüklüğü (pozitif olduğu sürece) önemli değildir.... "Nereye mutlu oluyoruz?" gibi birşey dedi...

"Etrafımızda bu kadar çok uyaran varken; internet, televizyon, hava atan insanlar varken, bu kadar uyarana ne kadar karşı koyabiliriz ki? Her zaman bir şeylere özendirildik... Fakat işlerin böyle yürümediğini farkettiğimizde hüsrana uğradık... Artık hiçbirşeyi bırakıp da gidemeyiz ama işte kalmak da bir işe yaramıyor... Birileri birşeyler yaşıyorlar... Bunu gözümüze gözümüze sokuyorlar sonra kocaman bir soru işaretiyle kala kalıyorsun olduğun yerde: Neden ben de böyle şeyler yaşamıyoru, eksiğim nedir ki?"

Tam olarak bu cümleleri kurmadı sıkıcı bir msn ortamında ancak gerçekten iki bira içerken konuşsaydık, konuyu açtığında bunları ifade etmek isteyecekti sanırsam... Özenmenin iyi birşey olduğunu düşünmüştüm arkadaşım bunları bana farkettirene kadar... Yani özenmek itici bir güçtü... Yeterince özenirsen sen de özendiğin o hayatı yaşamak için birşeyler yapmaya başlayabilirdin.... ve sonra kim bilir? Belki de özendiğin hayatı yaşardın.... İstediğin şey seni mutlu etsin ya da etmesin ama başarabilirdin... Mutlu ederse çok güzel ama Murphy Kanunlarına göre hep en kötü ihtimal olurdu... Peki ya özendiğin hayatı gerçekten yaşasan ve bundan mutlu olmasan ama başkaları da sana özenseler ve bunun seni mutlu etmediğini farketsen... O zaman n'olacak? Başka şeylere mi özeneceksin? Nereye kadar? Hayatının son anında kocaman veya bir sürü küçük keşkelerle kalsan n'olacak?....

Herşeyi bıraksak keşke dedim içimden... Gerçek olamayacağını bildiğimden söylemedim... Ama Tibetteki rahipler daha mı mutludurlar hayatın içine batmış bizlerden?

Sürekli bir göze sokma olayı yaşanıyor, insanlar sırf facebooklarına koymak için fotoğraflar çekiyorlar, videolar arayıp buluyorlar, yalnız olmadıklarını yazılı bir ortamda belgelemek için birbirlerine laf atıyorlar.... Azıcık düşününce bu insanların hepsi bütün bu işlemleri (eğer bilgisayar kullanmayı biliyorlarsa) yalnız başlarına yapıyorlar... Nerde kaldı sosyallik?... İnsanlar öyle bir düzen yarattılar ki sonunda bunun kölesi olup çıktılar... Bir yalanı büyük bir gerçekle değiştirdiler ve en zıt düşünenleri (ki ben de bu gruptayım ayrı gayrı yok) bu düzenin en azimli savunucuları olup çıktılar....

Kimseye özenmemekle başlayabiliriz belki bu işe... İsterseniz size de özenen birilerinin olduğunu düşünün (ki ne olursak olalım mutlaka bir yerlerde vardır bu insanlar, iç dünyanızdan tamamen haberdar olmadıkları sürece dışardan mükemmel olabilirsiniz); isterseniz kısa bir süre içinde öleceğinizi düşünün (ki ne kadar yaşarsanız yaşayın zaman da görecelidir ve evrenin toplam var olma süresiyle mukayese edilince ihmal edilebilir bir süre yaşarız) ya da kendi yönteminizi bulun ama boğazınıza kadar çamura batmışken bile "Olsun hem bedavaya çamur banyosu yapıyorum cildim güzelleşecek hem de burnum hala dışarda ve nefes alabiliyorum..." diye düşünebilecek erdemin içinizde saklı olduğunu fark edin... Kendinizi kandırmaktan öte bir şey değil mi? Peki kendinizi kandırmak mı istersiniz yoksa başkalarının sizi kandırmasını mı? Doğrusu yanlışı yok bu işin! Nasıl mutluysanız öyle olsun... İster her sabah "İşte o gün bugündür!" diye kendinizi inandırarak uyanın isterseniz başkaları sizi "Belki o gün bu gündür he?" diyerek uyandırsınlar....

Korkularınızı bırakın bir tarafa.... İnsanlar hâkir görsünler, aptal desinler, "delirmiş ya bu" desinler, anlamasınlar, anladıklarını sansınlar..... Bir şey söyleyeyim mi? Afedersiniz ama (sansür de koymıycam, madem söylüyorum tam olsun) Bok yesinler! Her kim ki herşeyi çözdüğünü (herşeyi bir yana bırakalım bütün olanların binde birinin milyonda birini çözdüğünü) iddia ediyorsa en büyük aptalın aslında kendisi olduğunu gözden kaçırıyordur....

Yarın herşeyi akışına bırakın... Plan yapmayın... Kendinize kısıtlama koymayın... Sadece merak edin... İyi de olsa merak edin kötü de olsa.... Hiç aklımıza gelmeyecek şeylerin nasıl gerçekleştiğini farkettiğiniz o kısacık an'a ulaşabilirseniz.... Sadece gülümseyin ve "hayat çok komik bir şey..." diyip geçin.... Çünkü onu alt etmenin tek yolu bu gibi görünüyor.... O anda zincirlerinin artık sizi tutamadığını ve kurallarının size işlemediğini farkedeceksiniz.... Fakat uyarayım çevrenizdekilerin büyük bir çoğunluğu bu kurallara göre bir hayat kurmuşlardır ve bunların size işlemediğini görmek sanki alkollüyken onların araçlarına el konulmuş da siz alkollü araç kullanırken 100 kişiyi öldürmüşsünüz üzerine de ömür boyu harcayamayacağınız kadar para ile ödüllendirilmişsiniz  gibi hissedecekleridir... Bu onlarda bir öfke yaratacak (ki kendileri bile farkında olmayacaklar) sonra size saldıracaklar doğrudan veya dolaylı olarak.... Ya dedikodunuzu yapacaklar ya size laf sokacaklar vs. Ama bunu çekemeyecekler ve fakat sizin gibi olmak için de çok sevdikleri "mükemmel" kurallarından da vazgeçemeyecekler.... Onların kazanacağı kesinmiş gibi görünen bir oyun ters dönmüş, nehir yukarı akmaya başlamış gibi hissedecekler... Bu sefer size bakıp özenen onlar olacaklar.... ve o anda belki kulağınızda duyarsınız: "Şah mat!"


Son olarak bu şarkının sözlerine dikkatinizi çekmek istiyorum, o kadar istiyorum ki altına Türkçesini de çevireceğim (daha iyi çeviren olursa onu koymak isterim burdan duyurulur). Hepinize iyi geceler ve içinizdeki potansiyeli fark etmeniz için iyi niyetlerimi dilerim....


Dave Mathews - Seek Up

Sometimes I feel like I'm falling
Fall back again, fall back again,
Fall back again, fall back again

Oh, life it seems a struggle between
what we see and what we do
Well I'm not going to change my ways
just to please you or appease you
 Oh look at this crowd, six billion proud
willing to punch it out
Right, wrong, weak, strong
ashes to ashes all fall down
Look around about this round about
this merry-go-round and around
Well If at all God's gaze upon us falls
it's with a mischievous grin, look at him

     Chorus1:
Forget about the reasons and
the treasons we are seeking
Forget about the notion that
our emotions can be kept at bay
Forget about being guilty
we are innocent instead
(For) soon we will all find our lives swept away



Oh look at me in my fancy car
and my bank account
Oh, how I wish I could take it all down
into my grave, God knows I'd save and save
Man, take a look again, take a look again
things you have collected, well in the end piles up
to one big nothing, one big nothing at all

(chorus 1)

  Chorus 2:
You seek up an emotion
and your cup is overflowing
You seek up on emotion,
sometimes your well is dry
You seek up a big monster
for him to fight your wars for you
But when he finds his way to you, the devil's not
going, "Ha ha, ha ha"

(Say, oh say)

Late at night with TV's hungry child
his belly swells
Well, for the price of a coke or a smoke
I could keep alive those hungry eyes
Man, take a look again, take a look again
Eveyday things change
But basically you and me stay the same

(Chorus 1)

(Chorus 2)

Fall back again, fall back again
Fall back again, fall back again



Dave Mathews - Arayış


Bazı zamanlar düştüğümü hissediyorum
Tekrar düşüyorum, tekrar düşüyorum
Tekrar düşüyorum, tekrar düşüyorum...

Ah hayat gördüklerimizle yaptıklarımız arasında
bir mücadele gibi görünüyor
Pekala da seni hoşnut veya tatmin etmek için
yolumu değiştirmeyeceğim
Bir kalabalığın arasında, altı milyar gururlu,
bırakmaya (terk etmeye) istekli
Doğru, yanlış, zayıf, güçlü...
küller küllere, hepsi yıkılırlar...
Etrafına bir bak bu atlı karınca dönerken bu çember içinde
Pekala Tanrı gözünü üzerimize dikerse
haşarı bir sırıtma vardır yüzünde, ona bir bak...

   Nakarat 1:
Aradığımız nedenleri ve ihanetleri unut...
Duygularımızın uzakta tutulabileceği düşüncesini unut...
Suçlu olmayı unut, bunun yerine masumuz biz...
Çünkü yakında hepimiz hayatlarımızın süpürüldüğünü (harcandığını) farkedeceğiz...

Ah bana bir baksana! Muhteşem arabamın içindeyim
ve banka hesabım da cabası
Ah ne kadar isterdim bunların hepsini yanımda mezarıma götürebilmeyi...
Tanrı biliyor ya biriktirirdim ve birirktirirdim sürekli....
Dostum tekrar bak, tekrar tekrar topladığın şeylere bir bak,
sonunda hepsi üstüste yığılırlar...
Tek bir büyük hiçliğe, sonunda tek bir büyük hiçliğe...

(Nakarat 1)

Nakarat 2:
Bir duygu arıyorsun ve bardağın taşıyor...
Bir duygu arıyorsun, (ama) bazen kuyun kuru...
Büyük bir canavar arıyorsun, savaşlarını senin için savaşsın diye...
Fakat seni bulduğunda, şeytan gitmiyor "Ha ha, ha ha"

(Söyle, aah söyle)

Gecenin geç vakti, televizyonun aç çocuğu, karnı şiştikçe şişer...
Pekala bir kola veya bir sigara pahasına bu aç gözleri canlı (uyanık) tutabilirdim...
Dostum tekrar bak, tekrar tekrar bak;
Hergün herşey değişir
ama temelde sen ve ben aynı kalırız....

(Nakarat 1)

(Nakarat 2)

Tekrar düşüyorum, tekrar düşüyorum
Tekrar düşüyorum, tekrar düşüyorum






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder