13 Aralık 2009 Pazar

Dedim dedim hiçbiri dinlemedi....

.... ve insanlar ölüyordu hiç görmediğim şehirlerin sokaklarında. Çocuklar katlediliyordu barış kisvesi altında. "Büyüyünde bölücü olacaklar!" dediler, pek de emindiler. Yatakta, huzurlu bir ölümü düşleyen yaşlılar tank paletleri altında inliyorlardı. Atılan taşın isabet ettiği tamamen zırhlı asker ölmüyordu ama akabinde öldürdüğü kişi vesilesi ile insanlığı da öldürüyordu (ya da aslında insanlık buydu ve bizler çok şişirip abartmıştık, gerçeklerden iğrendiğimiz ve korktuğumuzdan ötürü...)

"Durun!" dedim "Durun! Ne bu şiddet, öfke, zulüm? Kendi bastığınız ve dahasını da basabileceğiniz kağıtlar yetmiyor mu? Kara kara sulara, sarı sarı taşlara mı kaldınız? Teknolojiyi geliştirdiniz ama savaş için miydi hepsi? Obezleri doyurdunuz da sıskalar mı çok geldi dünyaya, tehditler miydi? Barış ve sevgi diyen herkes mi bölüp parçalamaya zemin hazırlıyordu?"

Duymadılar, belki de duymazdan geldiler. O kadar "insaniydiler" ki beni öldürmemek için duymamış gibi yaptılar.


Dedim ki "Gönder artık kara atlılarını, birleştir ve ayır gök ile yeri. Yaşayanları öldür, ölüleri dirilt tekrar. Denizlerin kaynasın, karaların yarılsın. Güneşini batıdan doğur ve artık bu oyunu bitir çünkü yarattığın şey olmasını planladığın şeyden çok uzaklarda artık!"

Cevap verdi: "Olayların böyle olabileceğini ben bile tahmin etmiyordum lâkin olanlar benim de hayal gücümün ötesindeler ve kendi yazdığım senaryo sonundan daha da mükemmel!"

"O zaman inanmıyorum sana!" dedim,

.......

"Ama halâ benimle konuşuyorsun!" dedi bıyığının altından gülerek....


"O zaman sana karşı geldim, lanetle beni!" dedim,


Cevap verdi hiç acelesi olmadan:





"Zaten lanetledim, düşünebildiğini daha önce hiç farketmedin mi?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder