24 Kasım 2009 Salı

Ignorance is a bliss... (a.k.a. İçten sarılmanın önemi...)



---------------------------------------------------------------------------------------------------------------



Böyle biri değildim ben yaa... Hayatınıza biri giriyor... Çıkıp giderken siz hayal bile etmediğiniz, belki de "asla!" dediğiniz şeyleri yaparken buluyorsunuz kendinizi... Ben böyle biri değildim... Sarılmaktan bahsediyorum şimdilik. Mesafeli biriydim. İlişkilerde (gerek sevgililer gerekse dostlarla olanlarda) mesafeliydim. "Cehalet mutluluktur!" diye bir söz var ya işte bazen bu söz o kadar doğru çıkıyor ki... Keşke hiç sarılınmasaymışım diyorum... Sigara gibi bişey heralde. Bağımlılık yapıyor... Sanki bir süre üçüncü bir ayak kullanmışsınız da alıştığınız anda kaybetmişsiniz gibi.

Sıradan, soğuk bir sarılmadan bahsetmediğim herhalde farkedilmiştir. Sonuçta neden sarılma bir insanı bu kadar etkilemiş olsun ki? Hayır, benim bahsettiğim içten sarılma. Zor bulabileceğiniz, sanki bir kış günü yüz kesen bir soğuktan içeri dalıp da taze sıcak çikolata içmişsiniz gibi, en güvenli yer olan ana rahminden henüz çıkmamışsınız gibi, kimsenin size zarar veremeyeceği güvenli bir bölgeye adım atmışsınız gibi hissettiren, sanki biraz daha zorlansa o kişiyle aynı bedeni paylaşacakmışsınız gibi hissettiren sarılma, kış günü üzerinizdeki battaniye gibi hissettiren... Sanırım şu anda en çok bunu özlüyorum... Belki alışmam lazım... Kim bilir...



Bir kız tanımıştım... Çok saf, temiz, dokunulmamış... (cehalet mutluluktur heralde artık onun için de) "O alıştırdı beni hakim bey!" diyerek suçu ona atardım eğer ki bu yasal olmayan bir bağımlılık olsaydı... Ama ben şu anda daha çok "Evet bağımlı olduğumu kabul ediyorum ama sorun yok, böyle iyi..." diyen karakterim.

Soldaki resimdeki maddeler doğrudur ancak "down boy, down" her zaman olmaz. Orjinalliğini bozmamak için silmedim ama neden koyduğum anlaşılmıştır herhalde.

Aklımdan çık(a)mayan tek bir söz var bugünlerde. Beynime saplandı kaldı sanırım: "Geldiik gidiyoruz..."


Herşey bir anda anlamını yitiriyor bunu her hatırladığımda. Kötü anlamda değil, "lanet olsun boşver" değil, sadece "önemi yok cihan, sultan süleymana bile kalmadı bu dünya o yüzden boşuna kaygılanma, şurda gördüğün bütün mutlu, üzgün, sinirli, yalnız, yalnız olmadığını sanan yalnız, zeki, aptal, güzel, çirkin... bütün insanlar için kesin olan tek şey var bu dünyada: Onlara da kalmayacak bu dünya... O yüzden moralinin ne durumda olduğu bundan (büyük bir sayı verelim) 100 yıl sonra hiç bir anlam ifade etmeyecek... Takma kafana yarın yeni bir gün, takma..." anlamında bir nasihat gibi çınlıyor zihnimde ama işte gene de önemsiz de olsa, şu dakka göçsek de buralardan, gene de insan bir kucak istiyormuş.

Neyse ister zayıf ister güçlü diyin, içimden geçenleri paylaştım sizlerle bir de "sezarı öldür hakkını yeme" sözünün uygulanması lazımdı. Brütüs olarak da bunu yapıyorum. :)

Çok uzatmayacağım. Fırsat buldukça sarılın. Kendinizi mutlu hissedeceksiniz...


Ve en son olarak da sarılma reklamı:


















Mutlu günler diliyorum hepiniz için...

Not: "Hug for free!" T-shirti yaptırmak, hazır yapılmışı varsa da en az bir tane edinmek istiyorum. İlgilenenler bana "ben de istiyorum desinler"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder