15 Kasım 2009 Pazar

Loneliness: A Curse or A Bliss?


Yalnızlık... Kimilerini ne kadar da çok korkutan bir kelime değil mi? Peki aslında nedir yalnızlık? Kişinin yanında kimselerin olmayışı mı, yanındakilerin aslında yanında olmaması mı, acizliğini hatırlatmaması için başka insanlara olan ihtiyacını hatırlatan bir kelime mi yoksa kendi başına geldiği bu hayatta kendi başına ayakta duramadığını belirten bir kelime mi...

Kim bilir ki? Her nasıl tanımlarsanız tanımlayın ancak mor,pembe, turuncu, siyah boya kutularından çıkmış basmakalıp sözleri kabullendiremezsiniz bana.Yalnızlık konusunda gayet sert bir duruşum var: İnsan yalnız gelmiştir, yalnız gidecektir ve bu iki nokta arasında karşılaştığı hiç kimse kişinin bireyselliğini (bireysel olma durumunu) değiştiremeyecektir!

Konuşmak, konserlere beraber gitmek, bir cafede saatlerce oturmak, gelecek hayalleri kurmak, sinemaya gitmek (ki zaten kendi başına bireysel bir eylemdir), ve benzerleri... Azaltır mı yalnızlığınızı? "Eveeeet, ya başka n'olcaktı" diyenleri duyar gibiyim. :)

Ancak işin aslı pek de öyle değil sanırsam. Hayır, bunlar kötü şeylerdir, kimse sosyalleşmesin demiyorum ancak sosyallik aktiviteleri birer uyuşturucu gibi değiller mi? Dürüstçe kendinize cevap verin. Birlikteyken, veya en kötüsü yakın zamanda görüşecekseniz (bir kişiden farklı kişiler de olabilir) yani bir sosyal ortam içerisindeyseniz veya yakın gelecekte bir sosyal ortam görünüyorsa, dünya toz pembe. Amerikan kokulu sitcomlara dönüşüyor hayat bir anda. Barlar, kızlar/erkekler, komik olaylar. Resmen Those were the days'i gelecekte siz yazacaksınız gibi suni bir hayat.

Peki bunların hiçbirinin sonsuza dek sürmeyeceğini neden farketmez kişi? Sigara sağlığa zararlıdır, peki sosyal ortamlara ihtiyaç duymadan yaşayamamak çok mu sağlıklı? İşin en enteresan tarafı da bu sosyal ortamlarda herkesin kendini özgür, bağımsız (yani hiçbir şeye bağlanmayan) kişiler olarak lanse etme yalanı. Peki madem o kadar özgürsün ve bağlanmıyorsun neden yalnız kalamıyorsun? Yaptıklarından illa ki birilerinin haberi mi olmalı, yoksa bu dünyada anlamın yok mu? İlla ki kendi çöplüğünü oluşturup o küçücük sosyete içinde bir statü sahibi mi olmalısın? Yalnız olarak yapabileceğin (hatta yapman gereken) şeyleri bitirdin mi de çıkardığın (yani yalnız kalabilseydin çıkarmış olman gereken) sonuçları illa ki birileriyle paylaşmak istiyorsun. Kısaca: çantanda paylaşabileceğin gündelik olaylar ve çalıntı sözlerden başka ne var. Bunca zamandır dünyadasın: Ne farkettin ki birazdan anlatacakların beynimde bir ışık yakacak?

Bağımsızlıktan kasıt: "Hiçbirşeye bağımsızlık!" olursa, bağlandığın kişileri neden bırakamazsın ki? Yalnız kalabilemez misin, bir barda tek başına biranı içip evine gidemez misin, çayını yudumlarken kitap okumak ya da vaz geçtim boş boş oturmak yerine illâ ki birileri mi olmalı yanında? En yalnız olması gereken sanatçılar bile aslında egolarını tatmin edebilecekleri küçük-büyük bir hayran kitleleri yoksa veya olmayacaksa bu işe hiç kalkışmazlardı herhalde. Hayat bireysel bir yol ve kendi başına birşeyleri başaramamış kişiler de boş zamandan başka bir şey değildirler gerçekte.
Gelecek için ön görüm: Evrim yalnızlığa, bireyselliğe doğru gidiyor... İstenildiği kadar küreselleşilsin, sosyal ağlar dolup taşsın, insanlar birbirlerine mesajlar gönderip "dürt"sünler... Sonunda, er ya da geç, kişi tek başına kalacaktır ve buna hazır olmalıdır, aksi takdirde yıkımı çok büyük olur. Kendi kendine yetebilmek denen şey var ya, işte onu "yalnızlık" söz konusu olduğunda da başarabilmelidir kanaatimce. Kefenin cebi yok sözü gibi, dünyadaki hiçbir tabut da çift kişilik değildir....

İlk başlarda depresif olabilirsiniz, gayet normal. Ancak bir kez içinizdeki gücü ve yalnızlık zamanında doğan potansiyelinizi keşfettiğiniz zaman hayat yukardaki saçma ve hüzünlü resimlerden aşağıdaki, yalnız ancak umutlu resme dönüşür.



Güzel değil mi? Yalnızsınız, tıpkı buraya geldiğinizde ve ayrılacağınızda olduğunuz gibi ve hayat hiçbirşeye bağlı olmadığınız için sonsuz potansiyel sunuyor size. Bu yol bir adımla başlıyor ve size uçan balonlara ulaştığınızda gökyüzünü (cenneti) vaad ediyor.

Not: Karşı argümanı da: Sosyal bağları olmayan insan, kökleri olmayan ağaca benzer. İlk selde sürüklenip gider. (Cevabım mı? O zaman siz de sürüklenen çalılardan olursunuz, her yere özgürce gidebilen, kendini hayatın akışına bırakmış asıl özgür ve bağımsız kişiler.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder